• İletişim
  • Kadın kanserleri

    Blog Image

    Kadın kanserleri

    Yumurtalık kistleri kanser yapar mı?

     

    Yumurtalık kisti nedir?

     

    Kadın üreme organı olan yumurtalıklar ergenliğe girdikten sonra düzenli olarak yumurta üretirler. Bu yumurtalar follikul dediğimiz küçük su keseleri içinde olgunlaşarak yaklaşık 20-25 mm çapa ulaştıktan sonra çatlayarak atılırlar. Bazen bu çatlama işlemi gerçekleşmediğinde büyümeye devam ederek kiste dönüşürler. Genellikle 30 mm çapın üzerindeki yapılar kist olarak kabul edilir. Doğurganlık çağındaki her kadında bu süreç içinde herhangi bir dönemde yumurtalık kisti gelişme potansiyelleri vardır. İç su dolu kese şeklinde gelişen ve boyutları 3 cm’den büyük bu kistlere fonksiyonel kistler ya da daha sıklıkla basit kistler denilir. Ayrıca yumurtalıklarda dermoid kist dediğimiz, içinde kıl, saç hatta kemik ve diş gibi oluşumların gelişebileceği kistik yapılarda gelişebilir. Dermoid kistler çok yavaş büyürler ancak bazen boyutları 10 cm’yi aşabilir hatta her iki yumurtalıkta birden görülebilir.

     

    Yumurtalıklarda sık görülen diğer kistlerden biri çikolata kisti olarak da bilinen endometriomadır. Çikolata kistleri tek taraflı ya da her iki yumurtalık kaynaklı olabilir. Tekrarlama ve büyüme potansiyeli vardır. Ağrılı kistlerdir. Sadece yumurtalıkla sınırlı kalmazlar tüplerin yapısını etkileyerek kısırlığa yol açabilirler. Barsaklarda yapışıklık yapabilirler ya da idrar yollarında tutulum yapabilirler. Fonksiyonel kist olarak tanımlanan bir başka kist ise hemorajik kistlerdir. Yumurtlama döneminde follikul dediğimiz yapının içine kanamanın olması ve bu kanamanın büyümesine bağlı olarak gelişir. Görüntüsü bazen kanserle bile karışabilir. Ancak kendini sınırlayan ve küçülen kistlerdir. Genellikle operasyona gerek kalmadan kaybolurlar.

     

    Seröz ve müsinöz kistler: bu kistler görüntü itibari ile karmaşık ve endişe verici yapıda olabilirler. Genellikle tedavi ile küçülmezler ve büyüme eğilimleri vardır. Operasyon ile alınmaları gerekir.

    Kistlere nasıl tanı konulur?

     

    Yumurtalık kistleri sıklıkla bulgu vermez. Rutin kontrollerde anlaşılırlar. Ancak fonksiyonel kistler genellikle yumurtlama düzensizliği sonrasında ortaya çıktığı için adet düzensizliğine neden olabilirler. Kist boyutları hızlı büyüyorsa karın ya da kasık ağrısı yapacaktır. Özellikle dermoid kistler ve hemorajik kistler yumurtalıkların kendi etrafında dönerek kan dolaşımının bozulmasına neden olabilirler. Over torsiyonu dediğimiz bu durum şiddetli ağrı yapar ve cerrahi gerektirir. Bazen kistler patlayarak karın içi kanamaya neden olabilirler. Eğer kanama şiddetli ise cerrahi gerektirir. Kan değerlerinde hızlı düşüş yaşanmaz ise müdahale gerektirmez. Çikolata kistleri genellikle ağrı ile seyreder. Ağrı ergenlik dönemi ile başlayan adet sancısı şeklinde olabilir. Bunun dışında sürekli olan kasık ağrıları, dışkılama ya da idrar yaparken ağrı da eşlik edebilir. Yumurtalık kistlerinin tanısı ultrasonografi ile kolaylıkla konulabilir. Ancak görüntüsü komplike ise yani içinde yoğun alanlar, parmaksı uzantılar, bölmeler, duvar kalınlaşmaları, düzensiz alanlar, parlak görünümler varsa MR ile ileri tetkik ve tümör markerları bakmak faydalı olacaktır.

     

    Yumurtalık kistleri kansere dönüşür mü?

     

    Fonksiyonel kistler olarak kabul ettiğimiz basit kistler ve hemorajik kistler kansere dönüşmezler. Genellikle takip sırasında 6 ay içinde küçülme potansiyelleri vardır.Eğer boyutları 8 cm’den küçük ise doğurganlık çağındaki kadınlarda küçülmesini takip etmek yeterli olacaktır. Ancak kist büyümeye devam ediyor ve ağrıya neden oluyorsa operasyon gerekir.

     

    Çikolata kistleri doğurganlık çağının hastalığıdır. Menopoz sonrası gerilerler. Ancak yumurtalık kanserlerinin %25’inin çikolata kistlerinden köken aldığı unutulmamalıdır. Kistlerin görüntüsünde değişiklik oluşuyor ve büyük boyutlara ulaşıyorsa ayrıca tümör markerları yükseliyorsa operasyon gereklidir. Dermoid kistler iyi huylu yumurtalık tümörleridir. Ancak %1 oranında içindeki komponentlerden birinde kanser gelişebilir.

     

    Kanserle ilişkili olabilecek diğer yumurtalık kistleri seröz ve müsinöz kistlerdir. Bunlarda MR görüntüleme ayrıcı tanıda yardımcı olsa da kanserden ayrımında mutlaka oparasyon gereklidir.

     

    Yumurtalık kistlerinin kesin tanısı sadece ameliyat ile tamamı alınarak patolojik inceleme sonrası konulabilir. Hiçbir görüntüleme yöntemi kesin tanı koydurmaz!!!

     

     

    Rahim Ağzı kanserinden Nasıl korunurum?

    Rahim ağzı kadın kanserleri içinde rahim, yumurtalık kanserinden sonra üçüncü sırada görülen kanser tipi. Rahim ağzı kanserinin oluşmasında en önemli etken humanpapillomavirus (HPV) adı verilen bir virüs. Rahim ağzı kanseri olan kadınların %97’sinde tespit ediliyor. Genellikle cinsel yolla bulaşan bir virüs tipidir. Bu nedenle rahim ağzı kanseri cinsel yolla bulaşan bir hastalık olarak kabul edilir.

    Erken yaşta evlilik ve cinsel aktivite, çok sayıda doğum yapmak, düşük sosyoekonomik düzey, A ve C vitamini eksikliği gibi pek çok neden de rahim ağzı kanseri riskini arttıran durumlar arasında sayılabilir.

    Kanser taraması nasıl yapılır?

    Rahim ağzı kanseri ile mücadelede en önemli yöntem tarama testi olarak kullanılan rahim ağzından alınan sürüntü örneği. Smear testi olarak bilinen bu örneğin incelenmesi ile rahim ağzı kanserinin erken tanısını koymak mümkün. Günümüzde Sağlık Bakanlığının yürüttüğü tarama programında smear testi ile birlikte HPV tarama testi de kullanılmaktadır. Böylece tarama testinin güvenilirliği daha yüksek oranlara taşınmaktadır.

    Rahim ağzı kanseri tarama testi koruyucu hekimlik uygulamasıdır. Aile hekiminiz bu hizmeti size sunmak zorundadır. Ayrıca Kanser erken teşhis tarama ve eğitim merkezleri (KETEM) bu hizmeti ücretsiz olarak sunmaktadır. Tarama testi 30 ila 65 yaş aralığındaki tüm kadınlara uygulanabilmektedir.

    HPV testi ne işe yarar?

    Rahim ağzından alınan sürüntü örneğinde HPV virüsünün mevcudiyetini araştıran bir testtir. HPV virüsünün 40’a yakın tipi bulunmaktadır. Bu tiplerin sadece 10 tanesi rahim ağzı kanseri için yüksek risk taşır. En sık kanser yapan tipler HPV 16 ve 18’dir.

    HPV testinin pozitif çıkması kanser olduğunuz anlamına gelmez. Ancak rahim ağzı kanseri açısından yüksek riske sahip olduğunuzu gösterir.

    HPV testi pozitif çıktı acaba kanser miyim?

    HPV virüsünün yüksek riskli olan grupları pozitif çıktığında ileri tetkik yapılması gerekir. Kolposkopi denilen bir görüntüleme yöntemi ile rahim ağzı değerlendirilerek herhangi bir anormallik olup olmadığı değerlendirilmeli ve gerekirse şüpheli alanlardan biyopsiler alınmalıdır.

    HPV virüsünün vücuda yerleşmesi ile kanser gelişmesi arasında yaklaşık 10-15 yıllık bir süreç vardır. Hastalık belirli basamaklardan geçerek kansere dönüşür. Tarama testlerini düzenli yaptıran kadınlarda erken dönemde tanı koymak ve kansere dönüşmeden tedavi etmek mümkün olacaktır.

    Sigara içen ve bağışık sistemi zayıf olan kadınlarda HPV enfeksiyonu var ise kansere ilerleyiş daha hızlı olacaktır. Ayrıca HİV virüsü taşıyıcılarında da bağışıklık sistemi etkilendiği için HPV virüsü çok kısa sürede kansere neden olabilmektedir.

    Tarama testi negatif çıkan kadınlarda 5 yılda bir HPV testi yaptırmak yeterli olacaktır. Tarama testi pozitif olan kadınlar teşhis ve tedavi amacıyla kadın doğum uzmanlarına yönlendirilirler. Kolposkopi yöntemi uygulanan hastalar herhangi bir problem tespit edilmezse bile belirli aralıklarla takibe alınmaları gerekir. Bu takipler genellikle enfeksiyon negatifleşinceye kadar devam ettirilir.

    HPV virüsünün yarattığı rahim ağzındaki anormallikler erken dönemde tespit edilirse tedavisi mümkündür. Kansere dönüşmeden kolaylıkla tedavi edilebilmektedir. Hastalık düzgün tedavi edilmez ve takipler düzenli olarak sürdürülmez ise istenilmeyen sonuçlarla karılaşma olasılığı yüksektir.

    Rahim ağzı kanserinin en önemli bulgusu kötü kokulu akıntı ve anormal kanamadır. Ayrıca hastalık bölgesel olarak yayılmış ise mesane ya da idrar yollarını tutabilir veya barsak tutulumu yapabilir. Bunun dışında sinirleri tutarak şiddetli ağrılara yol açabilir. Bu aşamaya gelmiş tümörlerde başarı şansı oldukça düşük olacaktır.

    Kanser erken teşhisi için en başarılı tarama testi yöntemi rahim ağzı kanserinde uygulanmaktadır. Bu sayede geçmişte kadın ölümlerinde en sık neden olan rahim ağzı kanserinden ölüm oranları ciddi oranlarda azaltılmıştır. Hayatı ertelememek için kendinize 5 dakika ayırın ve rahim ağzı tarama testinizi yaptırın.

     

    Meme Kanseriyle mücadele

    Meme kanseri kadın kanserleri içinde %30 görülme oranı ile en sık görülen kanser türüdür. Bu nedenle ekim ayı meme kanseri farkındalık ayı olarak seçilmiştir ve bu farkındalığı arttırmak için birtakım faaliyetler yürütülmektedir

    Meme kanseri her sekiz kadından birinde görülüyor ancak erken tanı ile sağ kalımı arttırmak mümkün. Öncelikli olarak meme muayenesinin erken tanıda çok önemli bir yeri var. Her kadın kaç yaşında olursa olsun mutlaka kendi kendine meme muayenesini öğrenmelidir. Bunun dışında 40 yaşından sonra 2 yılda bir yapılan mamografi adı verilen görüntüleme tekniği ile erken dönemde meme de kitlenin saptanarak tedavi edilmesi mümkün oluyor. Özellikle anne, kız kardeş ve teyze gibi yakın akrabalarda meme kanseri mevcut ise meme kontrollerinin daha erken yaşta başlanması gerekebilir.

    Kanserin tedavisi genellikle cerrahi ve beraberinde gerekli ise kemoterapi ve/veya radyoterapi (ilaç ve/ veya ışın tedavisi) ile tedavi kombine ediliyor. Unutmamalı ki ne kadar erken evrede tanı konulursa tedavi süreci o kadar kolay olacaktır. Cerrahi sırasında tümör boyutu çok büyük değilse meme kısmen alınabiliyor ya da çıkarılan memenin yerine protez konularak estetik olarak da kadının etkilenmemesi sağlanabiliyor.

    Tedavi sürecinde uzun dönemde hastalığı kontrol altında tutabilmek için bir takım hormonal baskılayıcılar kullanılabilmektedir.

     

    Meme kanseri tedavisi sonrası jinekolojik kontroller önemli:

    Meme kanseri her geçen gün daha erken yaş gruplarında ve hatta gebelik döneminde karşımıza çıkabilmektedir. Kanser tedavi edildikten sonra uzun süreli pekiştirme tedavileri veriliyor. Hastaların rahim duvarı ve yumurtalık kanseri açısından mutlaka belirli aralıklarla kontrollerinin yapılması gerekli olabiliyor.

    Özellikle ailevi kanser sendromu yönünden risk altındaki hastalarda eğer jinekolojik açıdan da risk mevcut ise çocuk sayısı tamamlandıktan sonra rahim ve yumurtalıkların alınması gerekebilmektedir.

    Menopoz öncesi dönemdeki kadınlarda doğum kontrolü açısından mutlaka danışmanlık almaları gerekir. Çünkü kullanılacak bazı yöntemler hastalığın tetiklenmesi açısından risk oluşturabilir.

    Meme kanseri tedavisi sonrası sağlıklı yaşamlarına geri dönen genç kadınlarda alınan kemoterapi sonrası erken menopoz oluşabilmektedir. Bunun yanında uygulanan tedavi sürecinde de yalancı menopoz oluşturulabilmektedir. Bu durumda menopozun vücutta oluşturacağı yan etkilerden hastaları korumak ve özellikle kemik erimesi gibi olumsuz durumların ortaya çıkmasını engellemek için mutlaka destek tedaviler verilmelidir.

    Meme kanseri tedavisi gören kadınlarda cinsel yaşam da olumsuz etkilenebilmektedir. Eşler arasında gerilime yol açabilen bu durum yine pek çok destek tedavi ile çözümlenebilir ve kadınlar eski sağlıklı günlerine rahatlıkla dönebilirler.

    WhatsApp