Riskli gebelik takibi
Dış gebelik nedir?
Sağlıklı bir gebelik, gebelik kesesinin Rahim içine yerleşmesi ile başlar. Eğer gebelik kesesi Rahim içine yerleşmez ise buna dış gebelik adı verilmektedir.
Dış gebelik nerelerde olur?
Gebelik kesesi rahim dışında en sık tüplerde yerleşir. Tüpler yumurtanın rahim içine iletilmesini sağlayan boru şeklinde yapılardır. Ayrıca yumurtalık üzerine, karın boşluğuna yerleşebilir. Diğer dış gebelik olarak tanımlanan yer ise rahim içinde geçirilmiş sezeryan dikiş izinin üzeridir. Son yıllarda sezeryan oranlarının artması ile bu tür dış gebeliklere daha sık rastlanır olmaya başlanmıştır. Geçirilmiş enfeksiyonlar dış gebelik riskini artırır! Daha önce geçirilmiş enfeksiyonlar ya da ameliyatlara bağlı olarak tüplerin yapısı bozulabilir. Sağlıklı fonksiyon göremeyen tüpler yumurtanın burada döllenerek tutunmasına neden olabilir. Gebelik tüp içinde büyümeye devam eder. Çok ince olan tüpün duvarını aşındırarak yırtılmasına neden olur. Sonrasında iç kanama ve şok tablosu gelişerek anne hayatını tehdit edebilir. Çikolata kistleri, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, kısırlık tedavisi görmek, spiral ile korunurken gebe kalmak ve daha önce dış gebelik geçirmiş olmak riski artıran durumlar olarak sayılabilir.
Nasıl belirti verir?
Dış gebeliğin klasik belirtileri adet gecikmesi ile birlikte lekelenme ve karın ağrısıdır. Ağrı genellikle karında tek taraflı olur, bıçak saplanır şekilde keskin olabilir. Hafif başlayarak giderek şiddetini arttırabilir. Beraberinde baş dönmesi, halsizlik, bayılma gibi bulgular olabilir. Bulantı kusma eşlik edebilir. Bu şikayetler akut apandisit, böbrek taşları, karın içi enfeksiyonlarda da görülebileceği için farklı hastalıklarla karışıp tanı gecikebilir.
Dış gebelik tanısı nasıl konulur?
Karın ağrısı ve adet gecikmesi ile acil servise başvuran kadınlarda gebelik testinin pozitif olması şüphe uyandırıcı olmalıdır. Ancak bu durum düşük tehdidinde de ortaya çıkabilir. Ultrasonografi ile gebelik kesesinin yerinin tespit edilmesi gereklidir. Bazen ilk değerlendirilmede kesin tanı konulamayabilir. Kadın doğum uzmanları tarafından ayaktan ya da hastaneye yatırılarak izlemek gerekebilmektedir.
Tedavi nasıl yapılmalıdır?
Dış gebelikte tedaviye yön verecek en önemli husus hastanın genel durumudur. Eğer hasta şok tablosunda gelmiş ya da iç kanama tespit edilmiş ise derhal ameliyata alınmalıdır. Eğer genel durum iyi ise ilaç tedavisi denenebilir. Burada hastanın sonraki gebelik beklentisi, ek risk faktörleri tedaviye yön vermektedir.
Özellikle sezeryan bölgesine yerleşen dış gebeliklerin takip edilmesi ve ilaç tedavisi yüksek riskler içermektedir. Tüpler içine yerleşen dış gebelikler eğer erken gebelik haftalarında tespit edilmiş ise ilaç tedavisine yanıt iyidir. Ancak gebelik haftasının ilerlemesi tedaviye yanıt oranlarını düşürmektedir. Olası riskler konuşularak tedaviyi yönlendirmek doğru olacaktır.
Hamilelikte Kaşıntıya Dikkat!
Gebelik döneminde görülen cilt kaşıntıları, cilt hastalıklarının gebelikte alevlenmesi ya da gebeliğe bağlı ortaya çıkan cilt hastalıklarına bağlı ortaya çıkabilir. Bunların ayırımı önem kazanmaktadır.
Nedenleri nelerdir?
Gebeliğe özgü birkaç tane cilt hastalığı bulunmaktadır. Bunlardan en sık görülenin karın ve uyluklarda görülen kaşıntılı lezyonlardır. Özellikle hamilelikte oluşan çatlaklarda sıklıkla kaşıntı vardır. Genellikle göbek çevresinde kaşıntı olmaz. Anne ya da bebek sağlığı üzerinde olumsuz herhangi bir etkisi yoktur.
Gebelikte diğer sık görülen durum ise safra asitlerine bağlı gelişen kolestaz dediğimiz durumdur. Ciltte herhangi bir değişiklik yapmadan kaşıntıya yol açar. Bazen bu durum bebeğin gelişimini de olumsuz etkileyebilir ve bebeğin anne karnında gelişimi yavaşlar. Hatta fetal distress dediğimiz bebeğin iyilik halinin olumsuz etkilenmesi ve nadir de olsa anne karnında ölümle sonuçlanabilir.
Ayrıca vücutta kabarcıklar oluşarak yayılan ve uçuğa benzetilen ağız tutulumu da yapabilen cilt hastalıkları vardır. Bu durum genellikle bağışıklık sisteminin gebelikte etkilenmesi ile ortaya çıkmaktadır. Bebek üzerinde de olumsuz etkilere yol açan bir durumdur. Dikkatli takip edilmelidir.
Sedef hastalığı gebelik döneminde alevlenebilir ve yaygın tutulum gösterebilir. İlaç tedavisine dirençli olabilir. Gebelik sonrası depresyon bu hastalarda daha sık görülür. Akneler yani sivilceler de gebelikten etkilenir ve artış gösterirler. Kozmetik açıdan rahatsızlığa yol açabilir.
Hamilelikte cildinizi önemseyin
Hamilelik sürecinde anne ve bebeğin genel sağlığına odaklanılmaktadır. Genellikle ciltte yer alan değişiklikler ve cilt hastalıkları göz ardı edilmekte ya da önemsenmemektedir. Anne adayı gebeliği sürecinde cildinde pek çok değişikliklere şahit olmaktadır. Bunların en önemlileri renk değişiklikleri, lekeler ve çatlaklardır. Kaşıntı ise gebeliğin ilerleyen haftalarında ortaya çıkmakta ve anne adayının yaşam kalitesini önemli derecede etkilemektedir. Kaşıntıya bağlı uykusuzluk ve gerginlik de sıklıkla görülmektedir.
Cildin bakımında en önemli faktör nemlendirilmesidir. Gün içinde birkaç kez cildin nemli kalması için uygun losyonlar tüm vücut bölgelerine uygulanmalıdır.
Güneşten kaçınmak da çok önemlidir. Güneşin yol açtığı ultraviyole ışınlara bağlı hasarlanma gebelikte daha şiddetli etkisini gösterir. Özellikle yüzde görülen gebelik maskesi koyulaşır ve gerekli korunma sağlanması uzun süre kalıcı olacaktır. Mutlaka güneşe çıkmadan yarım saat önce cilde güneş koruyucu uygulanmalıdır. Gün içinde 3-4 saat aralıklarla yenilenmelidir. Sadece yazın değil kış aylarında da güneş ışınlarına karşı korunma sağlanmalıdır.
Cilt çatlaklarına karşı en etkin mücadele hızlı kilo alınmamasıdır. Ayrıca cilt bakımına gebeliğin ilk üç ayından itibaren başlanması ilerleyen aylarda cildin gerilmesine bağlı oluşan çatlaklara direnci arttırmada daha etkili olacaktır.
Doktorunuzu bilgilendirin
Hamilelik sürecinde cildinizde ortaya çıkan değişiklerden doktorunuzu bilgilendirin. Özellikle kaşıntının önemli bir bulgu olduğunu unutmayın. Kaşıntı sıklıkla basit tedbirlerle tedavi edilebilmektedir. Ancak bazı durumlarda bebeğinizin hayatını riske atabilecek hastalıkların habercisi olabilir. Bu konuda dikkatli olmak ve önceden koruyucu önlemler alınması hem anne hem bebek sağlığına katkı sağlayacaktır.
Kansızlık anne-bebek sağlığını tehdit ediyor
Kansızlık yani tıp dilinde anemi kadın yaşamında her dönemde görülebilmekle birlikte özellikle hamilelik sürecinde bebeği de etkilediği için mutlaka tespit edilerek tedavi edilmelidir. Hamilelik kansızlık riskini arttırır. Hamilelik sürecinin başlangıcıyla birlikte anne adayının vücudunda bebeğin sağlıklı gelişimi ve gebeliğin sağlıkla sürdürülebilmesi için çok sayıda değişiklikler oluşur. Bu değişikliklerin en önemlisi kan üretimi ile ilgili olmaktadır. Annenin kan dolaşımı bebeğe de yetebilmek için genişlemeye başlar ve daha fazla kan ve kan ürünleri üretilir. Kan üretiminde en önemli faktör demirdir. Bunun dışında folat, B vitamin kompleksi gibi pek çok mikrobesin de bu üretim için kullanılmaktadır. Yani sadece demir eksikliği değil, mikrobesin eksikliği de kansızlığa yol açmaktadır.
Nasıl belirti verir?
Genellikle halsizlik ve çarpıntı şikayetleri aneminin ileri evrelerinde kendini göstermektedir. Cilt rengi ve dudaklar solgun renkte görülür. Baş dönmeleri kendini yorgun hissetme sıklıkla en önemli şikayetlerdir. Ayrıca nefes darlığı, nefes almada güçlük görülebilir. Anne adayı unutkanlık ve konsantrasyon güçlüğünden şikayet edebilir. Aneminin tanısı erken dönemde konulabilir. Hamilelik sırasında yapılan rutin tetkiklerde anlaşılması mümkündür. Böylece anne adayında herhangi bir soruna yol açmadan tedaviye başlanılabilir.
Kansızlık için kimler risk altındadır?
Gebelik öncesi anemi tanısı konulan ve yeterli tedavi edilmeyen anne adayları risk altındadır. Ayrıca beslenmenin önemli rolü vardır. Vejeteryanlar ya da demir bakımından eksik beslenme riski arttırır. Ayrıca çay gibi demiri bağlayan ve vücuttan emilmesine engel olan ürünlerde kansızlığın artışına neden olur. İki yıldan daha sık aralıklarla doğum yapmak, üçten daha fazla doğum yapan kadınlar yine risk altındadır.
Anne ve bebek için riskleri nelerdir?
Gebelik sürecinde kansızlık problemi olan ve yeterli tedavi uygulanmayan anne adaylarında en önemli risk faktörü erken doğumdur. Ayrıca Bebek yeterince beslenemeyeceği için düşük doğum ağırlığı ile doğabilir. Bebek için diğer risk faktörü ise gelişme geriliğidir. Beklenen doğum haftasına göre bebeğin gelişimi daha geriden gelir. Anne adayına kan nakli gerekebilir. Doğum sırasında daha fazla kanama riski olabilir. Doğum sonrası yine kan kaybı riski yüksek olduğu için cerrahi müdahale ve yoğun bakım ihtiyacı artabilir. Doğum sonrası depresyon daha sık görülür. Annede kansızlığa bağlı halsizlik, çarpıntı ve baş dönmeleri bebeğin bakımının aksamasına yol açabilir.
Nasıl tedavi edilir?
Tam kan sayımında hemoglobin ve hematocrit değerlerinin düşüklüğü kansızlık tanısının kolayca konulmasını sağlar. Sonrasında aneminin tipine göre tedavi verilmektedir. Gebelik dönemi anemi için risk oluşturduğundan dolayı her anne adayına demir ve vitamin takviyesi yapmak önemlidir. Hastalık başlamadan önlem alınmış olacaktır. Anemi tedavisi uzun sürer. Kan değerleri normale dönse bile depoların dolması için en az 6 ay süre ile takviye alınmalıdır. Ayrıca beslenmenin de düzenlenmesi gereklidir.
Kansızlığı önlemek için nasıl beslenmeli?
Demir açısından zengin gıdalar yağsız kırmızı et, kümes hayvanları, balık, ıspanak, brokoli, lahana gibi yeşil yapraklı sebzeler, fasulye, nohut, mercimek, fındık, ceviz tüketilmelidir. Demirin vücuttan emilimini arttırmak için C vitamininden zengin gıdalar ile birlikte tüketimi faydalı olacaktır. Portakal, mandalina gibi narenciyeler, çilek, kivi domates sıkça tüketilmelidir. Folat ve B12 vitamini ihtiyacı için yine yeşil yapraklı sebzeler, narenciye ve kurubaklagillerin tüketimi önemlidir.
Gebelikte şeker hastalığı neden önemli?
Şeker hastalığı gebelik öncesi mevcut olup gebeliği etkileyebilir ya da daha öncesinde bilinen bir şeker hastalığı öyküsü olmayan kadında gebelikte ortaya çıkabilir.
Gebelikte görülen şeker hastalığına gestasyonel diyabetes mellitus adı verilir. Gebeliğin 6. ayında yani 24. haftada yapılan şeker yükleme testi sonucu tanısı konulmaktadır. Şeker yükleme testi ile ilgili son yıllarda toplumu yanıltıcı bilgiler yayınlanmış ve toplumda ön yargı oluşmasına neden olunmuştur. Bu testin anneye ya da bebeğe herhangi bir zararı yoktur. 75 gr şekerin içilmesi ve sonrasında birer saat ara ile alınan kan örneği ile test yapılmaktadır. 75 gr şeker yaklaşık 2 dilim baklavaya karşılık gelen şeker miktarıdır.
Risk faktörleri nelerdir?
Obezite en önemli risk faktörüdür. Bunun dışında önceki gebeliklerinde 4000gr üzerinde doğum yapmak, tekrarlayan düşükler, ailede diyabet öyküsünün olması, 35 yaşın üzerinde olmak, polikistik over sendromunu, önceki gebeliklerinde gestasyonel diyabetin tespit edilmesi risk faktörleri arasında sayılabilir. Bunun dışında bölgesel yatkınlık da önemlidir.
Gebelik şekeri neden önemlidir?
Gebelikte şekerin daha doğrusu karbonhidratların sindirilmesi ve depolanmasında yaşanılan problem kan şekerinin yüksek seyretmesine yol açmaktadır. Kan şekerinin yüksek olması bebeğin kilosunda hızlı artışa ve büyük doğum ağırlığında doğmasına neden olmaktadır. Ayrıca amnion sıvısı dediğimiz bebeğin suyunun artışına yol açmaktadır. Bu durum erken doğum tehdidi ve su kesesinin erken açılması gibi kötü sonuçlara yol açabilmektedir. Sezeryan ile doğum riskinde artış görülmektedir. Doğum ağırlığı büyük olan bebeklerin doğum travması yaşama olasılıkları artmaktadır. Omuz takılması, zor doğuma bağlı olarak beyin hasarı riski yüksektir. Ayrıca doğumda bir problem olmasa bile gebelik sürecinde yüksek kan şekerine maruz kalmış bebeklerde doğum sonrası yoğun bakım ihtiyacı artmaktadır. Bu bebeklerin kan şekerleri hızlı düşmektedir. Yenidoğan sarılığı sıklıkla görülmektedir. Kalsiyum ve magnezyum düşüklüğüne bağlı kasılmalar görülebilmektedir. Gestasyonel diyabet hem anne hem de bebeğin sağlık durumunu tehlikeye sokan önemli bir hastalıktır. Gebelikte mutlaka tespit edilmesi için gerekli testler yapılmalı ve gerekli tedavi uygulanmalıdır.
Nasıl tedavi edilir?
Gebelik şekeri tanısı konulduktan sonra ilk yapılması gereken yaşam tarzı değişiklikleri, diyet ve egzersizdir. Kilo kontrolü sağlanmalı ve uygun diyet programına alınarak kan şekeri düzenlemesi yapılmalıdır. Genellikle bu tarz düzenlemelerle anne adaylarının büyük bir kısmı ilaç tedavisine ihtiyaç duymadan gebeliğini sürdürebilmektedir. Ancak kan şekeri düzenlemesi belirlenen hedeflere ulaşamadığı durumda mutlaka insülin tedavisine geçilmesi gereklidir. İnsülin uygulamasının bebek üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi bulunmamaktadır. Gebelikte güvenle kullanılabilir. Özellikle aşırı kilolu gebelerde insülin ihtiyacı artmaktadır. Gebeliğin ilerleyen haftalarında insülin dozlarının arttırılması gerekir. Kilo artışı kontrol altına alınamayan anne adaylarında bu ihtiyaç daha da yüksek olacaktır.
Gebelik şekeri kalıcı mıdır?
Gestasyonel diyabet genellikle doğum sonrasında normale dönmektedir. Böylece doğum sonrası insülin ihtiyacı azalır ya da tamamen ortadan kalkar. Özellikle iyi kilo kontrolü sağlanan kadınlarda bu durum yüksek oranda görülür. Ancak gebelik şekeri uzun vadede kadınların diyabet hastası olacaklarının habercisidir. Bu nedenle düzenli aralıklarla kan şekeri takibi gereklidir. Bazen gebelikte görülen şeker hastalığı kalıcı olabileceği unutulmamalıdır.
Gebelik öncesi şeker hastalığı olan anne adayları için gebelik süreci daha riskli seyreder. Bu nedenle gebe kalmayı planlamadan önce kan şekeri kontrolünün en az 3 ay öncesinden sağlanması önemlidir. Aksi takdirde bebeğin bu durumdan etkilenmesi söz konusudur. Doğumsal anomaliler görülebilir. Hatta düşük ya da ölü doğumla sonuçlanabilir.





