• İletişim
  • Yumurtalık kistleri

    Blog Image

    Yumurtalık kistleri

    Yumurtalık Kistleri Neden Oluşur?

    Kist nedir?

    Tanım olarak genel bir kavram olan kist içi sıvı ya da hava dolu kapsül benzeri keselere verilen isimdir. Pek çok organda kist oluşabilir. Kadınlarda en sık kist görülen organ yumurtalıklardır. Her kadında hayatının belirli döneminde yumurtalıklarında kist gelişme riski mevcuttur. Çok farklı özelliklerde yumurtalık kistleri mevcuttur. Oluşum nedenine bağlı olarak tedavi seçenekleri değişmektedir. Kistlerin tedavisine yön veren en önemli kriterler olarak hastanın yaşı, doğurganlık kapasitesi, kistin boyutları, kiste eşlik eden muayene bulguları, görüntüleme yöntemleri ile saptanan özellikler sayılabilir.

    Kistler nasıl bulgu verir?

    Yumurtalık kistlerinin büyük bir kısmı hiçbir bulgu vermeden muayene sırasında saptanır. Bu nedenle yıllık muayeneler önemlidir. Özellikler menopoz dönemine yaklaşan ya da menopoz dönemini geçiren kadınlarda yıllık rutin muayeneler kistlerin saptanmasında önem kazanmaktadır. Yumurtalık kistleri doğurganlık çağındaki kadınlarda adet düzensizliği ile ortaya çıkabilir. Kist çapı büyük ise bağırsaklara ya da idrar yollarına baskı yaparak şikayetlere yol açabilir. Ayrıca kistlerin kendi etrafında dönüp gangren olması ya da patlamasına bağlı olarak bulantı, kusma ve karın ağrısı şikayetleri ile acil servise başvuracak şekilde şiddetli şikayetlere yol açabilir.

    Kistler mutlaka ameliyat edilmeli mi?

    Yumurtalık kistlerinin bir kısmı yumurtlama fonksiyonu ile ilişkili olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kistlerin boyutları eğer çok büyük değilse ya da şiddetli şikayetlere yol açmıyorsa takip edilebilir. Ameliyat edilmelerine gerek yoktur. Enfeksiyon ya da abseye bağlı oluşan kistlerde mutlaka antibiyotik tedavisi uygulanması gerekir. Çikolata kistleri genellikle çok büyük çaplara ulaşmadıysa ameliyat edilmez. Ancak kanser şüphesi varsa, şiddetli ağrıya yol açıyor ve boyutları çok büyük çaplarda ise ameliyat gerekir. Ancak bu kistlerin tekrarlama riski mevcuttur.

    Ameliyat şekli açık ya da kapalı cerrahi ile yapılabilir. Laparoskopik ameliyat tekniği yani kapalı ameliyat ile kistlerin büyük bir kısmı kolaylıkla çıkarılmaktadır. Ameliyat sonrası ağrının az olması ve hızlı iyileşme süreci hasta memnuniyetini arttırır. Ameliyat izinin küçüklüğü estetik açıdan da kaygıları azaltmaktadır.

    Kistler kansere yol açar mı?

    Yumurtalık kanserlerinin büyük kısmı daha önce yumurtalıklarda oluşan kistlerden köken alır. Çikolata kisti olan kadınlarda yumurtalık kanseri gelişme riski artmaktadır. Özellikle menopozdan sonra görülen yumurtalık kistleri kanser yönünden araştırılmalıdır. Kistlerin ultrasonografi ve diğer görüntüleme yöntemleri ile değerlendirilmesi önemlidir. Ultrasonografide su kesesi görünümünün dışında duvarı kalın, içinde perdeler olan ya da yoğun alanlar içeren kistler özellikle de kan belirteçleri de yüksek seyrediyorsa mutlaka ameliyatla alınmalıdır.

    Çocukluk çağında görülen kistler ve yumurtalıkta oluşan kitleler dikkatle incelemelidir. Bu dönemde oluşan yapılar da kanser riski yaratabilir.

     

     

    Çikolata kistleri: adı tatlı kendi acı hastalık
     

    Endometriozis  üreme çağındaki her on kadından birinde görülen, yaşam kalitesini bozan ve uzun süre devam önemli bir hastalıktır.  

    Çikolata kisti nedir? 

     

    Çikolata kistleri ismini ameliyat sırasında kist açıldığında içinden çikolataya benzer koyu kahverengi yoğun kıvamlı bir sıvının boşalmasından almaktadır. Çikolata kistleri yumurtalık dokusuna rahim iç tabakasını örten dokunun (endometrium isimli tabaka) yerleşmesi ve her ay döngüsel olarak yumurtalık içinde kanayarak kistik yapıya dönüşmesine bağlı olarak gerçekleşmektedir. Ayrıca bu doku vücudun farklı bölgelerine yerleşerek endometriozis hastalığına da yol açabilir. 

    Çikolata kistleri neden oluşur? 
     

    Kesin nedeni bilinmemekle beraber pek çok teori ortaya atılmıştır. Genetik yatkınlık, bağışıklık sistemi ile ilgili nedenler, adet kanının tüplerden geri kaçarak karın içine doğru akması ve burada hastalığa yol açması, gelişimsel süreçte oluşan anormalliklere bağlı olarak ortaya çıkan hücre göçü gibi farklı ve karmaşık mekanizmalar düşünülmüştür. Ancak kesin bir neden henüz bulunamamıştır.  
    Adet sancısı çikolata kistinin işareti olabilir. 

    Çikolata kistlerinin en belirgin özellikleri ağrıdır. Ağrı hayatın her döneminde ağrı şikayeti ön plandadır. Ergenlik çağında adet dönemlerinde ağrı şikayeti başlar. Sonrasında kronik pelvik ağrı olarak isimlendirilen adet döngüsü dışında uzun süreli kasık ve alt karın ağrısı olarak kendini gösterebilir. Cinsel hayatın başlaması ile birlikte ağrı şikayeti yine ön plana çıkmaktadır. Çikolata kisti olan kadınlarda kısırlık da sık görülen problemlerden biridir. Hem yumurtalık fonksiyonları üzerinde yol açtığı problemler hem de tüplerin anatomisinde yol açtıkları sorunlara bağlı gebelik oluşma şansı azalmaktadır. Çikolata kisti olan kadınlar daha sıklıkla kısırlık tedavisine ihtiyaç duymaktadırlar.  

    Çikolata kisti tedavisi mümkündür? 

    Hastalığın derecesi ve yol açtığı şikayetler tedaviyi yönlendirmektedir. Eğer ağrı ön planda ise tedavide ağrı kesici ilaçlar ve endometriozisin gelişimini baskılamak için hormonal tedaviler kullanılabilir. Eğer çikolata kisti çok büyük boyutlara ulaşmışsa ve tümör markerları dediğimiz kanser şüphesi uyandıran belirteçler yüksek bulunuyorsa ameliyat düşünülmelidir. 

    Kısırlık problemi ile başvuran hastalarda ise temel değerlendirme yapıldıktan sonra tüplerin anatomisinde bozukluk mevcudiyeti ya da yumurtlama üzerine etki tespit edilirse bunlara yönelik tedaviler uygulanır. Genellikle cerrahi en son tercih edilen yöntemdir.  

    Endometriozis hastalığının tanısında en önemli engel kadınlardaki ağrı şikayetinin normalleşmesi ve kişisel hassasiyete bağlı olduğu düşünülerek önemsenmemesidir. Adet sancısını önemseyin ve doktora başvurmaktan çekinmeyin. 

     

    Polikistik over sendromu kansere mi yol açıyor?

    Polikistik over sendromu (PKOS) bir yumurtalık hastalığı olmakla birlikte pek çok farklı mekanizma oluşumunda rol almaktadır. Her kadında farklı bulgular ile ortaya çıkabilir. Bu nedenle hastalık değil sendrom olarak isimlendirilir. Polikistik ismi ultrasonongrafik olarak yumurtalıkların görüntüsüne bağlı olarak verilmektedir. Ancak sadece ultrasonografik görüntü ile tanı konulamaz. Beraberinde birtakım bulgularında olması gerekir.

    Hangi bulgular sıklıkla görülür?

    PKOS olan kadınlarda en sık görülen bulgulardan biri adet düzensizliğidir. Genellikle 40 günden daha uzun aralıklarla adet düzeni olur. Genellikle bu durum ergenlikten sonra ortaya çıkar. Ancak kilo alımı ile birlikte adet düzensizliği daha da bozulabilir.

    Kıllanma artışı diğer sık görülen durumdur. Özellikle yüz bölgesinde, göbek çevresi, bel bölgesi gibi hormonal etki ile kıllanma oluşan bölgede artış görülmektedir. PKOS’lu kadınlarda sıklıkla kıllanma artışı ile birlikte sivilce şikayeti de görülmektedir. Vücutta androjenik etki yapan (erkeklerde yüksek oranda salgılanan) hormonların kadınlarda kan düzeyinin artması ile oluşmaktadır. Sendromun oluşum mekanizmalarından biridir.

    Obezite genellikle PKOS olgularında sıklıkla görülmektedir. İnsülin direnci ile birlikte obezite oluşmaktadır. Uzun dönemde şeker hastalığı gelişmesi için risk faktörü oluşturmaktadır.

    İnfertilite, kısırlık olarak bilinen bu duruma PKOS’lu olgularda sıklıkla karşılaşılmaktadır. Önemli nedenlerinden biri yumurtlama fonksiyonlarının düzenli olmamasından kaynaklıdır. Ancak bazen yumurta kalitesinin bozulması ya da döllenmeme gibi nedenlerde eşlik edebilir. Ayrıca PKOS’lu kadınlarda düşükler de daha sıklıkla görülmektedir.

    Nasıl tanı konulur?

    İsmi polikistik over sendromu olarak bilinse de sadece ultrasonografi ile tanı koymak yeterli değildir. Ayrıca ultrasonografi ile her polikistik görülen kadın PKOS olmayabilir. Özellikle adet düzensizliğinin olması gereklidir. Yılda 6 kez ve daha az adet görüyorsa tanıyı destekler. Kıllanma artışı ve sivilcelenmede önemli kriterlerden biridir. Bu bulgular kanda androjen artışının belirtisidir. Ancak tutulan bölgeler dikkatle incelenmeli ve hormonal etki değerlendirilmelidir. Laboratuvar testleri tanı için yardımcı olsa da tanı koydurucu değildir. Klinik bulgulardan ikisinin olması PKOS tanısı için yeterlidir.

    Kesin tedavisi var mıdır?

    PKOS metabolik bir sendromdur. Sadece yumurtalıkları tutan bir hastalık değildir. Bu nedenle kesin tedavisi yoktur. Kadının ön plandaki şikayetine yönelik tedavi uygulanır. PKOS’lu kadınlar sıklıkla adet düzensizliği ve kısırlık nedeniyle jinekolojiye başvururlar, sivilcelenme ve kıllanma artışı nedeniyle dermatoloji, obezite ve diyabet nedeniyle dahiliye gibi pek çok farklı branş tarafından değerlendirilerek tedavi edilmeleri gerekebilir. Şikayetlerin tek bir tedavi yöntemi yoktur. Ayrıca her semptom aynı anda tedavi edilemez. Örneğin kıllanma şikayeti olan ve kısırlık tedavisi isteyen bir kadına aynı anda iki tedavi uygulanamaz. Kişiye göre tedavi planı oluşturmak gerekir. Ancak oluşum mekanizmasına en etkili yöntem obez hastalarda fiziksel aktivite egzersiz, diyet ile birlikte kilo kaybının sağlanmasıdır.

    Uzun dönem etkilerine dikkat edilmeli!

    PKOS tüm yaş gruplarında önemli problemlere yol açmaktadır. Genç kadınlarda en önemli şikayet kısırlığa neden olmasıdır. İleri yaşlarda ise obezite ile birlikte hipertansiyon, diyabet, kalp damar hastalıklarına yol açar. Ayrıca kanser ile yakın ilişkilidir. Uzun süren adet düzensizlikler rahim kanseri olarak bilinen endometrium kanserine yatkınlığı arttırır. Ayrıca meme kanseri içinde kadınlar risk altındadır. Düzenli jinekolojik kontroller ve tarama testleri kanserin önlenmesinde en önemli faktörlerdir.

    WhatsApp